Akranlar ile etkileşim kurabilme erken çocukluk döneminin önemli gelişimsel hedeflerindendir.
Bu dönemde kurulan arkadaşlık ilişkilerinin çocukların sosyal, duygusal ve bilişsel gelişimleri üzerinde olumlu etkisi bulunmakta; bu ilişkilerin çocukların akranları tarafından sosyal kabulü ile yakından ilişkili olduğu bilinmektedir (Buysse, Goldman ve Skinner, 2002; Guralnick, Neville, Hammond ve Connor, 2007). Sosyal kabul, çocukların akranları tarafından beğenilme ya da sevilme durumları, grubun bir üyesi olarak görülmeleri, beraber oyunlar oynamaları ya da çalışmaları olarak düşünülmektedir (Chan ve Mpofu, 2001; Odom, Zercher, Li, Marquart, Sandall ve Brown, 2006).
Ladd’a (2005) göre ise sosyal kabul, akranların sınıfta ya da oyun parkında birlikte çalışmak ya da birlikte oynamakla ilişkili olarak birbirlerini genellikle olumlu olarak değerlendirmeleridir. Sosyal kabul en temel bakış açısıyla çocukların etkinliklere kendiliklerinden katılmaları ve diğerlerine olumlu pekiştireç vermeleri, sosyal ret ise çocuğun bir grup etkinliği ya da oyunundan dışlanmasıdır. Kaynaştırma ortamlarında akranların gelişim üzerindeki etkilerinin, akranlar tarafından kabul ya da reddedilmekle ilişkili olduğu kabul edilmektedir (Odom ve diğ., 2006).Erken yıllarda akranlar tarafından kabul edilmek ve akran gruplarına katılmak çocukların sosyal yeterliliklerini arttırmakta; akranlar tarafından reddedilmek ise kaygı ve depresyon ile içe kapanma gibi duygusal davranışsal problemler yaşama riskini arttırmaktadır (Berndt, 2004). Akranları tarafından reddedilen çocukların ileri yaşlarda akademik başarısızlık, zayıf benlik algısı ve duygusal-davranışsal sorunlar gösterme eğiliminde oldukları açıklanmaktadır (Lewis ve Doorlag, 1999; Parker ve Asher, 1987). Okul öncesinde reddedilmek genellikle ilkokul yıllarında da devam etmektedir ve sosyal reddedilme çocukların hem okul uyumları hem de akademik başarıları ile ilişkilidir (Odom ve diğ., 2006). Oysa erken çocukluk döneminde akranlarıyla karmaşık oyunlar oynayan küçük çocukların, okul öncesi ve ilkokul döneminde diğer çocuklarla baş etmede daha yeterli oldukları ve erken yıllardaki sosyal kabulün daha sonraki yıllardaki sosyal kabulün yordayıcısı olduğu kabul edilmektedir. Anasınıfında arkadaşı olmayan çocuklar 10 yaşına geldiklerinde akran ilişkilerinde güçlük yaşamaktadırlar (Woodward ve Fergusson, 2000). Bu bağlamda erken dönemde çocukların okul öncesinde aldıkları eğitim kritik önem taşımakta; bu yıllarda arkadaşların olması ileri yıllarda psikolojik problemlerin ortaya çıkmasını önleyebilmektedir (Criss, Pettit, Bates, Dodge ve Lapp, 2002).Bireylerin sosyal kabulleri çeşitli faktörlerden etkilenmekte, sosyal biliş, sosyal davranışlar, sosyal yeterlilik ve fiziksel çekicilik gibi kişisel özelliklerin sosyal kabulle ilişkili faktörler olduğu ileri sürülmekte, özellikle çekici olma, atletik yetenekler ile akademik yeterliliğin diğerleri tarafından kabul edilmede önemli rol oynadığı belirtilmektedir (Coie, Dodge ve Coppotelli, 1982; Hymel, Bowker ve Woody, 1993; Vannatta, Gartstein, Zeller ve Noll, 2009). Ayrıca cinsiyetin sosyal kabul ile ilişkili olduğu bilinmekte (Coie ve diğ., 1982), kızların erkeklerden daha fazla kabul edildiği ileri sürülmektedir. Hay, Payne ve Chadwick (2004) küçük çocukların ebeveynleri ve kardeşleri ile ilişkileri ve ebeveynlerin kendi aralarındaki ilişkileri ile ailenin sosyal desteklerinin çocukların sosyal kabulünü etkilediğini; ayrıca ortak dikkat, duyguları düzenleme, diğerlerini taklit etme, neden-sonuç ilişkisini anlama ve dil becerilerinin ilk yıllardaki akran ilişkileri ile ilişkili olduğunu açıklamışlardır. Diğer taraftan çocukların saldırgan davranışları ve sosyal beceri yetersizlikleri akran kabulünde önemli bir rol oynamakta; saldırgan davranışları olan çocuklar daha az kabul görmekte (Crick, Casas ve Mosher, 1997), sosyal becerilerdeki yetersizlikler ise saldırgan davranışlardan bağımsız olarak, anasınıfı ve birinci sınıfta akran reddini artıran bir faktör olarak ortaya çıkabilmektedir (Denham, McKinley, Couchoud ve Holt, 1990; Vitaro, Gagnon ve Tremblay, 1990). Sosyal kabulü etkileyen çocuk özellikleri temel alındığında, gelişimsel yetersizliklerin sosyal kabulü etkileyen önemli bir faktör olduğu kabul edilmekte (Avcıoğlu, 2017; Guralnick, 2002; Odom ve Diamond, 1998; Odom ve diğ., 2006), kaynaştırma sınıflarına devam eden özel gereksinimli (ÖG) çocukların sosyal kabulleri ve sosyal kabullerini etkileyen faktörler, normal gelişen (NG) akranlarının sosyal kabulleriyle karşılaştırılarak incelenmektedir.ÖG çocukların sosyal kabulleri, akranlarla sosyal ilişkilerinin kalitesine bağlı olarak değişmekte, çocuğun özellikleri de akran ilişkisinin kalitesini etkilemektedir. İlgili alanyazına göre ÖG çocukların sosyal becerileri/yeterlilikleri ile iletişim/etkileşim ve dil becerileri akranlarından az, problem davranışları ise daha fazladır (Gresham ve Elliot, 1990; Guralnick, 1996; Guralnick, Connor, Neville ve Hammond 2006; Siperstein ve Bak, 1985) ve bu özellikler akranları tarafından reddedilen çocukların ortak özellikleri olarak görülmektedir (Baydık ve Bakkaloğlu, 2009; Odom ve diğ., 2006). Ancak bazı çalışmalarda bu grubun genel eğitim sınıflarındaki sosyal kabullerinin akranlarından daha az olduğu vurgulansa da (Gottlieb, 1981; Gresham, 1982), bazı çalışmalar akranların ÖG çocuklara yönelik tutumlarının olumlu olduğunu ve sınıfta en az bir arkadaşları olduğunu göstermektedir (Kemp ve Carter, 2002; Walker ve Berthelsen, 2007).ÖG çocukların yetersizliklerinin türü (tanıları) ile derecesi sosyal kabullerini etkilemekte; farklı yetersizlik gruplarındaki çocuklarla yapılan çalışmalar bu çocukların kaynaştırma ortamlarındaki sosyal kabullerini ve bu çocuklar için kabulü etkileyen faktörleri ortaya koymaktadır. Örneğin erken yıllarda gerçekleştirilen birçok çalışmanın bulgularına göre, farklı yetersizlikleri olan özel gereksinimli çocukların sosyal kabulleri NG akranlarından anlamlı düzeyde azdır (Gottlieb ve Harrison, 1972; Gresham, 1982; Larrive ve Horn, 1991; Tin ve Teasdale, 1985). Ayrıca yetersizliğin derecesi sosyal kabulü etkilemektedir; örneğin ağır derecede zihinsel yetersizliği olan çocukların sosyal kabulleri hafif derecede zihinsel yetersizliği olan akranlarından daha düşüktür (Van Osdol ve Johnson, 1973). Ancak bazı araştırmalara göre orta düzeyde zihinsel yetersizliği olan çocukların sosyal statüleri, sınıflarındaki NG çocukların sosyal kabullerinden farklı değildir (Kemp ve Carter, 2002). Benzer şekilde ağır işitme kaybı olan çocuklarla orta düzeyde işitme kaybı olan çocukların sosyal kabulleri arasında da anlamlı bir fark yoktur (Kennedy ve Bruininks, 1974). Küçüker, Işıkoğlu-Erdoğan ve Çürük’ün (2014) hafif derecede zihinsel yetersizliği olan bağımsız anaokuluna devam eden biri yedi ikisi 6 yaşında olan üç erkek çocuğun sosyal kabullerini inceledikleri çalışmada, her çocuğun farklı bir sosyal kabul örüntüsü olduğu görülmüş; çocuklardan birisi akranları tarafından kabul edilirken diğeri kabul edilmemiş, üçüncü çocuğun sosyal kabulünün ise tartışmalı (controversial) olduğu çocuğun bağlamlara ve etkinliklere göre akranları tarafından kabul edilebildiği ya da reddedilebildiği bulunmuştur. Bu araştırma bulguları ÖG çocukların sosyal kabullerini, yetersizliklerinin türü ve derecesinin yanı sıra, öğretmenler ve NG akranları ile sınıfa ilişkin değişkenler gibi başka faktörlerin de etkilediğini göstermektedir.Öğretmen ve akranların ÖG çocukların bilişsel ve davranışsal yetersizliklerini nasıl algıladıkları, bu çocukların sosyal kabullerinde dolaylı olarak etkili olmaktadır (Morrison, Forness ve MacMillan, 1983). Gottlieb, Semmel ve Veldman (1978), NG çocukların ÖG akranlarının hem akademik yetersizlikleri hem de problem davranışlarına ilişkin algılarının, ÖG çocukların sosyal kabulünde önemli değişkenler olduğunu belirlemişlerdir. Buna göre akranların akademik yetersizliklerinin algılanması, ÖG çocukların sosyal kabul düzeyleri ile; problem davranışların algılanması ise sosyal retleri ile ilişkilidir. Bu çalışma ÖG çocukların sosyal kabullerinin, yetersizlikleri ve problem davranışları yerine akran ve öğretmenlerin bu yetersizlikleri nasıl algıladıkları ile ilişkili olduğunu göstermiştir. Bir başka araştırmada da benzer sonuçlar bulunmuş, öğretmen algılarının, bu çocukların hem sosyal kabul hem de sosyal retlerini açıkladığı görülmüştür (MacMillan ve Morrison, 1980). Avcıoğlu (2017) ise ilkokul öğrencisi olan zihinsel yetersizliği olan çocukların sosyal statüleri ile öğretmenlerin NG ve ÖG çocuklara yönelik sınıf içi davranışlarını incelediğinde, öğretmenlerin iki grup çocuğun olumlu ve olumsuz davranışlarına yönelik sınıf içi davranışlarında farklılık olduğunu belirlemiştir. Araştırmacı öğretmenin sınıf içi davranışları ile etkileşim davranışlarının çocukların birbirleri ile etkileşimlerini etkilediğini, bu durumun da NG çocukların zihinsel yetersizliği olan akranlarını kabul düzeyini etkilediğini açıklamıştır. Bir başka çalışmada ise çocukların sosyal kabulleri ile öğretmen değişkenleri arasındaki ilişkiler incelenmiş; öğretmenlerin sınıf içi uygulamalarının, ÖG çocukların genel eğitim sınıflarındaki sosyal kabullerinin, öz yetkinlik ve kaynaştırmaya yönelik tutumlar gibi diğer değişkenlerden daha güçlü bir yordayıcı olduğunu göstermiştir (David ve Bawa Kuyuni, 2012).Türkiye’de okul öncesi dönemdeki NG çocukların sosyal kabulleri konusunda yapılan çalışmalar, aile özellikleri ve ebeveynlik stilleri ile çocukların sosyal kabulleri arasında ilişki olduğunu (Gülay, 2008) ve sosyal yeterliliği ile davranış kontrolü yüksek olan çocukların akranları tarafından daha çok tercih edildiklerini (Öneren Şendil ve Tantekin Erden, 2014) göstermektedir. ÖG küçük çocukların sosyal kabullerini araştıran az sayıdaki çalışmada ise ÖG çocukların sosyal kabullerinin problem davranışları ve sosyal becerileri ile ilişkili olduğu (Küçüker ve diğ., 2014) ve bu çocukların sınıf içerisinde etkinliklere katılamadıkları ve akranları tarafından reddedildikleri (Karadağ, Yıldız Demirtaş ve Girli, 2014) belirlenmiştir. Ancak ÖG çocuklar kaynaştırma uygulamalarından çok yararlansalar da (Sucuoğlu, Bakkaloğlu ve Demir, 2018; Odom ve diğ., 2004), bu çocuklar akranları ile az etkileşim kurmakta, genellikle yalnız oynamayı tercih etmekte; grup etkinlik ve oyunlarına etkili şekilde katılamamaktadırlar (Karadağ ve diğ., 2014; Odom ve diğ., 2004). Bu nedenle ÖG çocukların kaynaştırmadan yararlarının artırılması, sosyal yönden sınıfın aktif bir elemanı olabilmeleri ve arkadaşlık ilişkilerinin geliştirilebilmesi için, sosyal kabullerinin araştırılması ve hem ÖG hem de NG çocukların sosyal kabul düzeyleri ve sosyal kabul ile ilişkili değişkenlerin karşılaştırılması çok önemli görülmektedir. Çalışma çıktılarının; a) okul öncesi dönemde, her iki grup çocuğun sosyal kabulü ve dolayısıyla sosyal yeterliliğinin geliştirilmesine yönelik uygun müdahale programlarının hazırlanması için yönlendirici olacağı ve b) ÖG ve NG çocuklar arasındaki arkadaşlığı ve etkileşimi artıracak önleyici çalışmalar ile okul öncesi öğretmen eğitimlerinin içeriğine ilişkin de bilgi sunacağı düşünülmektedir.Kaynak: Bakkaloglu, H., Sucuoğlu, B., Ozbek, A.H. (2019). Okul Öncesinde Özel Gereksinimli Olan ve Normal Gelişen Çocukların Sosyal Kabul Düzeylerinin İncelenmesi. İlköğretim Online, 18(2), 521-538. DOI: 20.17051/ilkonline.2019.562011